Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile İç Tahkimde Esas Alınan İlkeler

 

Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile İç Tahkimde Esas Alınan İlkeler

 

Daha önce tahkim yargılamasına esas olan temel ve genel ilkelerin incelenmesiyle beraber Türk hukukunda yer alan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu uyarınca iç tahkime ilişkin usul ilkelerini inceleyerek iç tahkimde hakimiyet kazanmak ve devlet yargılamasından ayrılan unsurlarını görmek faydalı olacaktır. HMK’da yer alan iç tahkim HMK’nın 407 ve 444 maddeleri arasında düzenlenmiştir. Bununla birlikte medeni usul hukukunda yer alan ilkeler ile de hareket edilmesi gerekmektedir.

Öncelikle emredici kurallara uymak şartıyla taraflar uygulanacak yargılama usulüne iradeleri sayesinde karar verebilmektedir. Bu daha önce bahsedilen tasarruf ilkesinin bir yansımadır. Genel ilkelerde bahsi geçen tasarruf ilkesi iç tahkimde HMK m.24 hükmümde dayanağını bulmaktadır.  Madde “Hâkim, iki taraftan birinin talebi olmaksızın, kendiliğinden bir davayı inceleyemez ve karara bağlayamaz” emrini düzenlemektedir. Bu nedenle tarafların üzerinde uzlaşmış olduğu bir tahkim şartı bulunmadıkça tahkim yargılaması hakemlerce yapılanamamaktadır. Aksinin kararlaştırılması mümkün olmakla birlikte tahkim yargılamasında esas olan HMK m.26 hükmü gereği taleple bağlılıktır. O nedenle hakem ya da hakem heyeti tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olup; fazlasına ya da başka bir şeye karar veremezler. Taraflar arasında yargılama usulüne ilişkin bir anlaşama bulunmaması durumunda ise HMK 424. madde gereği bu kanunda yer alan tahkim hükümleri uygun bulunduğu ölçüde hakemlerce uygulanmaktadır.

 

HMK 423. madde de geçen temel iki ilke olarak tarafların eşitliği ve hukuki dinlenme hakkını kaleme almıştır. Bu sayede yargılama sürecince taraflara eşit davranılmalı ve hukuki dinlenme hakkına riayet edilmelidir. Taraflar, yargılama sürecinde usulüne uygun olarak iddialara cevap verebilmeli, delil sunabilmeli ve bunları eşitlik düzleminde gerçekleştirmelidir. Hukuki dinlenilme hakkının bir gereği olarak verilen kararın somut, gerekçeli ve açık olmasını iç tahkim yargılamasında da beklenmektedir. Bu noktada gerekçeli karar verme zorunluluğu ile alakalı tartışmalar olsa da hakem kararlarının gerekçelendirilmesi gerekliliği HMK 27, 436/1-c ve 439/2-f madde hükümlerinden de görüleceği üzere açıktır. Gerekçeli şekilde karar verilmemesinin ise hukuki dinlenilme hakkının ihlali sonucuna varılacağını ve iptal davasına konu edilebileceğini belirtmek mümkündür.

 

Tahkim temel ilkelerinde olduğu gibi hakemin bağımsızlığı ve tarafsızlığı iç tahkimde de beklenmektedir. Bu temel ilkelerin yerine getirilmesinin bir uzantısı olarak 417 ve devamı maddelerinde de hakemin reddi düzenlemesine yer vererek tarafların adalete ulaşması için menfaatleri korunmuştur.

Aksine bir hüküm bulunmadığı sürece tahkim yargılamasında taraflarca getirime ilkesi geçerlidir. Yargılamada yazılılık veya sözlülük ilkesi tarafların seçimine bağlıyken deliller için doğrudanlık ilkesi hakem yargısında geçerlidir. Mahkeme yargılamasından farklı olaraksa davanın ihbarı ve davaya fer’i müdahale hükümleri taraflarca açıkça kararlaştırılmadığı takdirde tahkimde uygulanmaz.

Tahkim yargılamasında HMK m.29 gereğince taraflar dürüstlük kuralına uygun davranmak ve doğruyu söyleme yükümlülüğü altındadır. Yalnızca taraflar değil; hakemler de dürüslük ilkesine bağlı olmalıdır.

Tahkim yargılamasının çabuk ve kolay şekilde sürdürülebilmesinin en önemli özelliği taraflarca uyuşmazlığın çözümü süresince gerçekleşecek usule ve esasa dair kurallar üzerinde iradesinin olması olduğu belirtilebilir. Ayrıca, devlet yargılamasına nazaran daha ekonomik ve hızlı şekilde sonuç alınması ve uzman kişiler tarafından uyuşmazlığın çözümü de iç tahkimin tercih edilmesinin sebeplerindendir.

Hakem heyetince görülen davaya karşı dava açılabilmesi bahsi geçen karşı davanın tahkim konusu uyuşmazlıkla ilgili olmasına bağlıdır. Tahkimle elverişli bir uyuşmazlığın olması gerekmekte ve tahkim sözleşmesi ile ilgili bir uyuşmazlık söz konusu olmalıdır.

Tahkim yargılaması sonucunda verilmiş olan hakem kararları da devlet yargısı gibi maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmektedir. Başka bir deyişle verilmiş olan karar taraflar için bağlayıcı niteliktedir. Bu sebeple tahkim yargılamasında verilmiş olan karara dair konu yeniden başka bir hakem kurulu ya da devlet yargılamasının dava konusu olmayacaktır.

Yazar:

Elif Gökçen Toksoy
Melek Akbulut

Loading

Blog sayfasında yer alan içerikler HakemPortal üyelerince oluşturulmakta olup, üyelerin kendi görüşlerini içermektedir. Bu içerikler hiçbir şekilde hukuki tavsiye şeklinde yorumlanamaz. HakemPortal'ın bu içeriklere ilişkin bir denetimi ve sorumluluğu bulunmamaktadır.