Asli geçerlilik: Önceki blog yazımızda değinmiş olduğumuz ayrılabilirlik ilkesi gereği tahkim anlaşması ve taraflara arasında akdedilen asıl sözleşme yani borç ilişkisi birbirinden bağımsız olarak değerlendirilmektedir. Bu noktada sözleşmenin asli geçerliliğine de tahkim sözleşmesi ile yetkili kılınan hakemler karar verecektir. O nedenle asıl sözleşmenin geçersiz olduğu iddiaları tahkim sözleşmesinin de geçersiz olduğu sonucunu doğurmayacak ve tahkim iradesi hakem ya da hakem heyetince değerlendirmeye tabi olacaktır. Tahkim sözleşmesinin asli geçerliliğinin değerlendirildiği hallerde karşımıza 2 temel sorun çıkabilmektedir bunlar; asimetrik tahkim kaydı ve patolojik tahkim kaydıdır. Asimetrik tahkim taraflar arası eşitsizliğe sebep olan ve taraflardan yalnızca birine tahkim yargılamasına başvurma imkânı veren kayıtladır. Her ne kadar farklı devlet hukuklarında bu tarz bir tahkim kaydı kabul görse de Yargıtay bu kayıtları geçerli kabul etmemektedir. Patolojik kayıtlar ise taraf iradelerinin anlaşılmadığı, çok genel kaleme alınmış unsurlar barındıran, tahkime konu olamayacak hallerin mevcut olduğu kayıtlardır ki bu kayıtlar geçersiz kabul edilmektedir çünkü tahkim kurumunun temeli taraf iradesi üzerine kurulmuştur ve bu iradeyi yansıtmayan/ yansıtamayan kayıtlar hukuk aleminde varlık bulmamaktadır.
Şekli geçerlilik: Neredeyse her hukuk sistemi ve çeşitli milletlerarası düzenlemelerde tahkim sözleşmesinin yazılı şekil şartına tabi olduğunu görmekteyiz. Bunun ana nedeniyse tarafların temel haklarından olan mahkemeye başvurma ve devlet yargılaması önünde hak arama özgürlüklerinden feragat ediyor oluşları olup onları bir kez daha düşünmeye sevk etmektedir. Ve tabi böyle bir iradenin hiç kuşkusuz yazılı olması beklenmektedir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu ve Türkiye’nin taraf olduğu 1958 tarihli New York sözleşmesi şekil unsurunu şu maddelerle düzenlemiştir:
HMK: Tahkim sözleşmesinin tanımı ve şekli
Madde 412- (3) Tahkim sözleşmesi yazılı şekilde yapılır. Yazılı şekil şartının yerine getirilmiş sayılması için, tahkim sözleşmesinin taraflarca imzalanmış yazılı bir belgeye veya taraflar arasında teati edilen mektup, telgraf, teleks, faks gibi bir iletişim aracına veya elektronik ortama geçirilmiş olması ya da dava dilekçesinde yazılı bir tahkim sözleşmesinin varlığının iddia edilmesine davalının verdiği cevap dilekçesinde itiraz edilmemiş olması yeterlidir. Asıl sözleşmenin bir parçası hâline getirilmek amacıyla tahkim şartı içeren bir belgeye yollama yapılması hâlinde de tahkim sözleşmesi yapılmış sayılır.
MTK: Tanımı ve şekli
Madde 4 -Tahkim anlaşması, tarafların, sözleşmeden kaynaklansın veya kaynaklanmasın aralarında mevcut bir hukukî ilişkiden doğmuş veya doğabilecek uyuşmazlıkların tümünün veya bazılarının tahkim yoluyla çözülmesi konusunda yaptıkları anlaşmadır. Tahkim anlaşması, asıl sözleşmeye konan tahkim şartı veya ayrı bir sözleşme ile yapılabilir.
Tahkim anlaşması yazılı şekilde yapılır. Yazılı şekil şartının yerine getirilmiş sayılması için, tahkim anlaşmasının taraflarca imzalanmış yazılı bir belgeye veya taraflar arasında teati edilen mektup, telgraf, teleks, faks gibi bir iletişim aracına veya elektronik ortama geçirilmiş olması ya da dava dilekçesinde yazılı bir tahkim anlaşmasının varlığının iddia edilmesine davalının verdiği cevap dilekçesinde itiraz edilmemiş olması gerekir. Asıl sözleşmenin bir parçası hâli- ne getirilmek amacıyla tahkim şartı içeren bir belgeye yollama yapılması hâlinde de geçerli bir tahkim anlaşması yapılmış sayılır.
New York Sözleşmesi: II. Madde
Taraf ehliyeti: Taraflar arasında akdedilen tahkim sözleşmesinin hüküm ifade edebilmesi ve uyuşmazlığın hakem heyeti önüne çıkarılabilmesi için tarafların sözleşmeye yapmaya ehil olması, sözleşmeyi imzalayanların yetkisinin bulunması gerekmektedir. Tipik borç ilişkisi doğuran szöleşmelerde olduğu gibi tahkim sözleşmelerinde de tarafların sözleşme yapma ehliyetini haiz olması gerekmektedir. Ehliyeti bulunmayan tarafın yapmış olduğu sözleşme geçersiz kabul edilecektir. MTK’da tarafların ehliyetine uygulanacak hukuk konusunda herhangi bir hüküm bulunmamaktadır bu nedenele uygulanacak hukukun belirlenmesinde, kanunlar ihtilafı kurallarının esas alınmaktadır. Gerçek ve tüzel kişilerin taraflar ehliyetinin değerlendirilmesi için 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun İkinci Bölümü dikkate almamız gerekmektedir. Maddelerden önce belirtmek gerekir ki atıf yapılan devlet hukukunun kanunlar ihtilafı kuralları dikkate alınarak ehliyet meselesi sonuçlandırılmalıdır.
Ehliyet
Madde-9 (1) Hak ve fiil ehliyeti ilgilinin millî hukukuna tâbidir.
(2) Millî hukukuna göre ehliyetsiz olan bir kişi, işlemin yapıldığı ülke hukukuna göre ehil ise yaptığı hukukî işlemle bağlıdır. Aile ve miras hukuku ile başka bir ülkedeki taşınmazlar üzerindeki aynî haklara ilişkin işlemler bu hükmün dışındadır.
(3) Kişinin millî hukukuna göre kazandığı erginlik, vatandaşlığının değişmesi ile sona ermez.
(4) Tüzel kişilerin veya kişi veya mal topluluklarının hak ve fiil ehliyetleri, statülerindeki idare merkezi hukukuna tâbidir. Ancak fiilî idare merkezinin Türkiye’de olması hâlinde Türk hukuku uygulanabilir.
(5) Statüsü bulunmayan tüzel kişiler ile tüzel kişiliği bulunmayan kişi veya mal topluluklarının ehliyeti, fiilî idare merkezi hukukuna tâbidir.
Yazar:
Melek Akbulut