Uluslararası ticaret ve anlaşmazlıkların çözümü alanında “Lex Arbitri” kavramı, modern hukuk uygulamalarının önemli bir temel taşı olarak yer almaktadır. “Tahkim yeri hukuku” anlamına gelen bu Latince ifade, tahkim sürecini yöneten ve uluslararası anlaşmazlıkların çözüldüğü temeli şekillendiren çok önemli bir prensibi özetlemektedir. Gerçek veya tüzel kişiler, sınır ötesi anlaşmazlıkları çözmek için tahkime daha fazla başvurdukça, lex arbitri’nin önemini ve sonuçlarını anlamak çok daha önemli hale gelmektedir. Bu makalede, lex arbitri’nin çok yönlü dünyasını inceleyerek kökenlerini, gelişimini ve çağdaş tahkim anlaşmalarında temel bir uluslararası hukuk maddesi olarak rolünü araştırarak uluslararası uyuşmazlık çözümünde tüm uyuşmazlık taraflarının yolunu aydınlatmak adına, lex arbitri’nin temelini oluşturan karmaşık ilkeler, normlar ve prosedürler ağına ışık tutmayı amaçlıyoruz.
Uluslararası tahkim prosedüründe uygulanacak hukukun seçimi, tahkim anlaşmasının kritik bir yönünu oluşturmaktadır. Bu aşamada tipik olarak iki farklı hukuki unsur devreye girer: uyuşmazlığın esasını düzenleyen hukuk (“lex causae”) ve tahkim prosedürünün kendisini düzenleyen hukuk (“lex arbitri”). Lex causae’nin seçimi, hakemlerin anlaşmazlığın merkezinde yer alan sözleşmeden doğan yükümlülükler ve çözüm yolları gibi esasa ilişkin sorunları çözmek için kullanacakları yasal çerçeveyi belirler. Buna karşılık, lex arbitri, hakemlerin atanması, yargılamanın yürütülmesi ve tahkim kararının tenfizi dahil olmak üzere tahkimin usule ilişkin yönlerini yönetir. Bu ikili seçim yaklaşımı, tarafların tahkim anlaşmalarını uyarlamalarına, uyuşmazlıklarıyla en ilgili maddi hukuku seçmelerine ve aynı zamanda tahkim sürecini yönetecek usul kurallarını ve yasal çerçeveyi seçmelerine olanak tanıyarak, tahkim sürecine en uygun şekilde ilgili tarafların özel ihtiyaçları ve beklentilerini de gözeterek esneklik ve özelleştirme sunmaktadır. Lex causae ve lex arbitri arasındaki bu hassas dengeyi anlamak, uluslararası arenada etkili ve uygulanabilir tahkim anlaşmaları oluşturmak için çok önemlidir.
Türk hukukunda gerek uluslararası gerekse ulusal hukukta tahkime ilişkin oldukça kapsamlı düzenlemeler mevcuttur. Türk tahkim uygulamasında esasa ve usule uygulanacak hukukun seçimi hem Milletlerarası Tahkim Kanunu hem de Hukuk Muhakemeleri Kanunu tarafından yönlendirilmektedir. Söz konusu kanunlar uyarınca; taraflar arasında uyuşmazlık tahkim yolu ile çözüme kavuşturulmak istendiğinde (bazı durumlarda da zorunlu olarak tahkime başvurulduğunda), tahkimin uygulama alanında olan, tahkim yargılamasına elverişli olan (başka bir deyişle hakemlerin bakmaya yetkili olduğu) bir uyuşmazlığın söz konusu olması gerekir.
HMK’nın tahkime ilişkin hükümleri (HMK m. 407-444), iç tahkim bakımından temel düzenleme niteliğindedir. Bu nedenle HMK m. 407’ye bakıldığında, MTK’ya atıfla yabancılık unsuru içermeyen (ve dolayısıyla MTK’nın uygulama alanına girmeyen) uyuşmazlıklar ile taraflarca tahkim yerinin Türkiye olarak belirlendiği uyuşmazlıkların iç tahkimin uygulama alanı olarak ifade edildiği görülmektedir. HMK m. 407’de belirlenen bu alan, tahkimin uygulanabildiği alan olup bu alan dışındaki uyuşmazlıklarda yargılama mahkemelerce yapılmalıdır.
Tahkime elverişli olan uyuşmazlıklarda esas soruna uygulanacak hukukun taraflarca seçilmiş olması, açıkça belirtilmedikçe, aynı hukukun yargılama usulünü düzenleyeceğini göstermez. Başka bir ifadeyle işin esasına uygulanacak hukuk, kendiliğinden usul konularını da kapsamaz. Taraflar bir hukuk seçimi yapmamışlarsa, hakemlerin lex arbitri’nin kanunlar ihtilafı kurallarına göre mi, yoksa kendi seçtikleri bir hukukun kanunlar ihtilafı kuralına göre mi hareket edeceği tartışmalıdır. Bu tartışmaya geçmeden önce ana kavramları açıklamanın mühim olduğu kanısındayız.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu tahkime ilişkin ek usul kuralları sağlamaktadır. Türkiye’de gerçekleşen tahkim yargılamasında izlenecek özel prosedürleri düzenleyerek Milletlerarası Tahkim Kanunu’nu tamamlamaktadır. Buna hakemlerin atanması, geçici tedbirler ve hakem kararlarının tanınması ve tenfizi ile ilgili hükümler dahildir.
2001 yılında kabul edilen ve UNCITRAL Model Kanunu esas alınarak düzenlenen Milletlerarası Tahkim Kanunu, Türkiye’de gerçekleşen uluslararası ticari tahkimleri, bu uyuşmazlıklardak görevli ve yetkili mahkemeyi ve bu uyuşmazlıklara ilişkin müdahalenin sınırları düzenlemektedir. Bu yasa, uluslararası uygulamalarla uyumlu olarak milletlerarası tahkime ilişkin usul ve esasları belirlemeyi amaçlamaktadır.
Türk tahkim uygulamasında uyuşmazlığın esasına uygulanacak hukukun seçimi temel bir husustur. Milletlerarası Tahkim Kanunu, taraflara, uyuşmazlıklarının esasına göre uygulanacak hukuku seçme özerkliğini sağlar. Taraflar tahkim sözleşmesinde uygulanacak hukuku belirtebilirler. Tarafların böyle bir seçim yapmamış olması halinde hakemler, uyuşmazlığın niteliği ve taraflar arasındaki sözleşme ilişkisi de dahil olmak üzere, olayın koşullarına göre uygulanacak hukuku belirleyebilir.
Lex arbitri olarak bilinen ve tahkim prosedürünü düzenleyen hukukun seçimi, öncelikle Milletlerarası Tahkim Kanunu ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu tarafından düzenlenmektedir. MTK uyarınca taraflara tahkim yerini belirleme özgürlüğü verilmektedir. Bu seçim, tahkimin usuli yönlerini önemli ölçüde etkiler. Lex arbitri; hakemlerin atanması, yargılamanın yürütülmesi ve kararların reddi ve tenfizi gibi tahkim süreciyle ilgili konuları düzenlediği için büyük önem taşımaktadır.
Tüm bu mevzuata bakıldığında lex arbitri’nin usul hukukunda karşımıza çıktığı görülmektedir. Çünkü HMK uyarınca da MTK uyarınca da usul hukukunun tahkim yeri ile aynılık taşıdığı belirtilmiştir. Fakat nadiren de olsa taraflar başka bir usul hukukunu seçebilir. Bu seçim, hakem kararının iptali ve iç hukuktaki emredici hükümler bakımından öncelik taşır. Bu nedenle yabancı bir usul hukukunun uygulanacak hukuk olarak seçilmesi tavsiye edilmemektedir.
Tahkim usulüne uygulanacak hukuk, uyuşmazlığın esasına uygulanacak hukuktan ayrı, özerk bir hukuktur. Lex arbitri, tahkim yargılamasını idare eden hukuktur. Lex arbitri hangi konulara hangi hukukun uygulanabileceğini gösterir. Coğrafi değil, hukukidir. Lex arbitri’nin ülkesindeki mahkemeler tahkimi denetlemek ve iptal etmek yetkisine haizdir.
Taraflar tahkim yerini seçerek lex arbitri’yi belirleyebilir. Ancak böyle bir seçim yapılmadığı takdirde, hakem mahkemeleri tahkim yeri hukukundan farklı bir usulün uygulanabileceği yönünde kararlar vermeye başlamışlardır. 1961 tarihli Avrupa Sözleşmesi tahkim usulüne uygulanacak hukuku açıkça düzenlemiştir. İlgili Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca tarafların anlaşmasında açıklık yoksa, hakem kararının verileceği devlet kanunu uygulanır.
Sonuç olarak tarafların hakemlerin uygulayacakları usul kaidelerini serbestçe belirleyebileeğini fakat bu hususta bir anlaşma bulunmuyorsa, hakem mahkemesinin usul hukukunu tespit edeceğini söylemek mümkündür. Hakemlerin bu yetkisinin sınırları lex arbitri’ye göre belirlenir. UNCITRAL Model Kanun’un 19/2. maddesine göre de taraflar arasında anlaşma olmaması halinde, hakem mahkemesi uygun gördüğü kuralları belirleyebilecek yetkiyi haizdir.
Türk tahkim uygulamasında ise taraflara hem uyuşmazlığın esasını düzenleyen uygulanacak hukuku hem de tahkim sürecinin usul hukukunu seçme esnekliği sunulmaktadır. Bu ikili seçim yaklaşımı, tarafların tahkim anlaşmalarını kendi özel ihtiyaçlarına ve beklentilerine en uygun şekilde uyarlamalarını sağlayarak, Türkiye’de uluslararası tahkimin verimliliğini ve etkinliğini artırmaktadır. Fakat MTK, UNCITRAL Model Kanun’una kıyasla hakem mahkemelerinin takdir yetkisini sınırlamaktadır. Taraflar bir seçim yapmamışsa, MTK hükümlerinin uygulanacağı 8. maddede emredici biçimde düzenlenmiştir. Taraflar arasında bir anlaşma olmaması durumunda; MTK hükümlerinin uygulanacağı doktrinde genellikle kabul edilmiştir. MTK’da hüküm bulunmayan durumlarda ise hakem mahkemesi takdir yetkisine sahiptir.
Nihayetinde özet olarak belirtilebilir ki; taraflar yabancılık unsuru içeren uyuşmazlıkta tahkim yerini Türkiye olarak seçmişlerse, zorunlu olarak MTK uygulanacaktır. Ancak MTK’da düzenlenmeyen hususlar açısından hakem mahkemesi hukuk seçimini kendisi tespit edebilecektir. Örneğin bir uluslararası uyuşmazlıkta uygulanacak hukuk olarak milletlerarası kurumsal tahkim kuralları seçilmiş olsa bile bu kurallarda hüküm bulunmayan hallerde, hakem mahkemesi uygulanacak kuralları belirleyecektir.
Yazar: Selenay KÖSE