Tahkim Yargılamasına Egemen İlkeler

Tahkim Yargılamasına Egemen İlkeler

 

Tahkim, ilgili tarafların üzerinde tasarruf edebilecekleri konularda uyuşmazlığın hakem ya da hakem kurulu tarafından çözülmesi üzerinde ortak iradelerin birleşmesidir. Bu hususta hazırlanan anlaşma ile artık uyuşmazlık tahkim yargısına tabi olmaktadır. Tahkimde yargılama süreci belli sınırlar içerisinde usul ilkelerine bağlı kalmak koşuluyla hak sahiplerinin serbest iradelerine bırakılmıştır. Tahkim kendi içerisinde belli ilkelere tabidir. Bu ilkeler genel olarak tarafların tahkim iradesinin yaşatılmasına, devlet yargısı müdahalesinin minimuma indirmesine, adil yargılanmanın sağlamasına ve tahkim yargılamasından hedeflenen maksimum verimin taraflarca elde edilmesine hizmet etmektedir. Bu kapsamda genel ilkeler temelde beş ana başlıkta açıklanabilir.

 

Genel İlkeler

1- Tasarruf İlkesi: Tahkimde asıl olan taraf iradelerine üstünlük tanıyan tasarruf ilkesidir. Tahkim genel olarak taraf iradelerine dayanmaktadır. Bu sebeple milli ya da milletlerarası tahkim kanunlarında emredici kural sayısı çok azdır. Taraflar hangi uyuşmazlığın çözümünde tahkime başvurulacağını belirledikleri gibi söz konusu mevcut ya da muhtemel uyuşmazlığın hangi kurallara göre çözülmesi gerektiğini de tayin edebilirler. Bu nedenle tarafların iradesi, usule uygulanacak hukuk ve kuralları belirlerken ve tahkim anlaşmasının geçerliğine uygulanacak hukuku seçerken; hakem sayısını, hakemlerin seçim usulünü, tahkim yerini ve tahkim dilini belirlerken büyük önem taşır. Taraflar, hakemlerce uygulanacak usul kurallarının belirlenmesinde, uygulamasında ve yorumlanmasında tasarruf ilkesi gereği karar merci görevi görürler. Şayet bu hususlar üzerinde tarafların açık tasarrufu mevcut ise ve kanunun emredici kuralları ile çelişmemekteyse aksini kararlaştırmak mümkün değildir. Tarafların ve hakemlerin bu iradelere sadık kalması gerekmektedir.

 

2- Kompetenz-Kompetenz İlkesi: Kelime anlamı itibariyle yetkili olmayı ifade eden kompetenz-kompetenz; hakemlere belirli bir uyuşmazlığa bakma yetkisine sahip olup olmadıkları, kendi yetkilerinin kapsamını belirlemeleri ve kendi yetki alanlarını tespit etme yetkisi verir. Bu ilke, hakem heyetinin kendi yetkisi hakkında karar verecek ilk merci olduğunu kabul eder. Bu, taraflardan birinin hakemlerin yetkisini sorgulaması veya tahkim anlaşmasının geçerliliğine itiraz etmesi halinde, hakem heyetinin herhangi bir ulusal mahkemenin müdahalesinden önce, bu hususlarda kendi başına karar verebileceği anlamına gelmektedir. Temelde hakem heyetlerinin özerkliğini ve bağımsızlığını vurgular. Geçerli bir tahkim anlaşması yoksa yahut tahkim yoluna başvurmak için koşullar elverişli değilse dahi yetkisizlik hakkında karar verecek olan yine hakem veya hakem kurulunun kendisidir. Belirtmek gerekir ki kompetenz-kompetenz ilkesinin, gereksiz mahkeme müdahalesini en aza indirerek tahkim sürecinin etkinliğini sağlama hususunda hayati bir rolü bulunmaktadır.

 

3- Ayrılabilirlik İlkesi: Tahkim yolunun olmazsa olmaz (conditio sine qua non) koşulu tahkim anlaşmasının varlığıdır. Tahkim anlaşması olmadan uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözümlenmesi mümkün değildir. Anlaşma ayrı bir sözleşme ile gerçekleştirileceği gibi asıl sözleşmeye eklenen bir tahkim şartıyla da düzenlenebilir. Tahkim anlaşmasının ayrı bir sözleşme olarak düzenlendiği hallerde her sözleşmede olduğu gibi tahkim sözleşmesinin de maddi ve şekli anlamda geçerliliği asıl sözleşmeden ayrı olarak değerlendirilir. Asıl sözleşmede tahkim şartı olarak düzenlendiği hallerde ise asıl sözleşmenin iptal edilebilirlik, kesin hükümsüzlük ve yokluk iddiaları karşısında tahkim şartının akıbeti tahkim şartının asıl sözleşmeden ayrı olarak kendi varlığını devam ettireciğe ilişkin olan ayrılabilirlik ilkesiyle sonuç bulur. Ayrılabilirliği ilkesi doğrultusunda asıl sözleşmeden doğacak veya asıl sözleşmeden kaynaklanacak uyuşmazlıkların çözümünü düzenleyen tahkim şartının şekli ve maddi bakımdan geçerliliğinin ayrı ve asıl sözleşmeden bağımsız olarak değerlendirilecektir.

 

Kompetenz-kompetenz ilkesi ve ayrılabilirlik ilkesi birbirini tamamlayan bir işleve sahip olup aynı amaca hizmet etmektedir. Bu ilkeler taraflar arası ortaya çıkabilecek uyuşmazlıkların çözümünde tahkim yolunun seçimine dair oluşan ortak iradenin varlığına aykırı hareket edilmesi ya da asıl sözleşmenin geçersizliğini ileri tahkim yargılamasının baltalanması hallerini önlemeyi ve devlet mahkemelerinin müdahalesini en aza indirmeyi hedefler.

 

4- Gizlilik İlkesi: Gizlilik esas olarak tahkimin varlığının, delillerin, yargılaması için hazırlanan ve sunulan bilgi ve belgelerin, hakem kararının, taraf olmayan üçüncü kişilere açıklanmaması anlamına gelmektedir. Yargılama sürecine uyuşmazlığın tarafları, yasal temsilcileri ve kendilerinin belirledikleri kişiler dışında kimselerin katılmaması da bu ilke kapsamına girmektedir. Aynı şekilde yargılamanın ardından tarafalar arasında söz konusu gizlilik devam etmektedir. Ancak belirtmek gerekir ki, tahkim ile ilişkili uluslararası sözleşmelerde milletlerarası ticari tahkimde gizlilik prensibine doğrudan değinilmemiştir. Gizlilik konusunun yasal olarak düzenlenmesinde devletler de farklı yaklaşımlar tercih etmiştir. Öyle ki kimi devletler bu konuda doğrudan yasal bir düzenleme yapmazken kimi devletler yasal düzenleme ile yahut zımni kabulle gizlilik ilkesine değinmiştir. 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu (MTK) da gizlilik ilkesine yer vermemiştir. Bunun yanında Tahkim merkezlerinin kurallarında gizliliğe ilişkin düzenlemelere yer verdiği görülmektedir. Örneğin Londra Uluslararası Tahkim Mahkemesi (LCIA) kurallarında, Fikri mülkiyet uyuşmazlıkların çözümüne ilişkin tahkim kuralları düzenleyen Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (WIPO) tahkim kurallarında, 2013 yılında revize edilen UNCITRAL tahkim kurallarında gizlilik ilkesi düzenlenmiştir. ICC Tahkim Kuralları’na (2017) göre, “taraflardan birinin talebi üzerine hakem heyetinin tahkim yargılamasına veya tahkim ile ilgili diğer konularda ticari sırlar ve gizli bilgiler hakkında gizliliğe ilişkin karar alabilir” (m. 22/3). İstanbul Tahkim Merkezi (ISTAC) tahkim kurallarına göre ise “Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça, tahkim yargılaması gizlidir” (m. 21).

 

5- Tarafların Eşitliği İlkesi: Tahkimde hakemin ya da hakem heyetinin tıpkı devlet yargılamasında yer alan hâkim gibi bağımsızlığını ve tarafsızlığını yargılama boyunca koruması ve taraflara eşit muamelede bulunması gerekmektedir. Bu nedenle tarafların eşitliği ilkesi, tahkim yargılamasında yer alan temel usuli ilkelerden biridir. En geniş anlamıyla taraflara eşit muamelede bulunulması olarak tanımlanır ve âdil yargılanma hakkı ile yakın ilişkilidir. Eşitliğin kapsamı, hakem seçimiyle başlar ve tahkim yargılamasının başladığına ilişkin olarak tarafa yapılan ilk bildirimden, nihai kararın tebliğine dek bütün yargılama safhasını içermektedir. Bu ilke ile tarafların yargılama sürecinde ve usuli işlemleri gerçekleştirirken birbirlerinden daha ayrıcalıklı muamele görmemeleri amaçlanmaktadır. Ayrıca delillerin toplanması ve değerlendirilmesi aşamasında, eşit temsil edilmede, dürüstlük kuralına uygun davranılması bu ilkenin en önemli unsurlarındandır. Bu ilkeye uyulmadığı halde tahkim yargılaması sonunda ortaya icra edilebilir nitelikte bir hakem kararı bulunmamış olacak; karar iptal ve tenfiz engeline takılabilecektir.

Yazar:

Melek Akbulut

Loading

Blog sayfasında yer alan içerikler HakemPortal üyelerince oluşturulmakta olup, üyelerin kendi görüşlerini içermektedir. Bu içerikler hiçbir şekilde hukuki tavsiye şeklinde yorumlanamaz. HakemPortal'ın bu içeriklere ilişkin bir denetimi ve sorumluluğu bulunmamaktadır.